GELENEKLER

7 - CEVANŞİR OYMAĞI

CEVANŞİR OYMAĞI
 
   Aşiretin adı hakkında iki görüş bulunmaktadır. Biri Farsça Cevan ve Şir kelimelerinden geldiği yönündedir. Buna göre kelime “genç aslan” anlamına gelir. Diğer görüş ise kabilenin adını 636-664 yılları arasında Ağuvan[1] kralı olan Çevanşer’den aldığı yönündedir. Tarihi kayıtlar, bizi ikinci görüşün doğru olduğunu düşünmemize sevk etmektedir.

   Kırzıoğlu, Cevanşir aşiretinin adını Ağuvan kralı Çevanşer’den almış olabileceğini söyler[2]. Cevanşir kabilesi, Aran (Karabağ) bölgesi hâkimleriydi. Ravzatü’s Safa’da belirtildiği üzere Cevanşirler, Avşar boyuna mensuptur. Eserde şöyle anlatılır: “Cavanşir Eli’nin aslı Türkistan’dan olarak Avşar Han kabilelerindedir. Moğol kanununca Cavanşir Eli, diğer Avşar Elleri kabileleri gibi Sağ Kol ümerasından addedilerek Cuvangardırlar. Cuvangarlar, hazarda hanın sağ yanında oturdukları gibi harp zamanlarında da ordunun sağ kolunda vuruşmalıdır.” [3].

   Müslüman-Arap orduları 642 yılında Gürcistan’ı fethe geldiklerinde bölge kral Cevanşir’in elindeydi[4]. Hazar Kağanlığı’nın Kafkaslara akınlar yaptığı dönemlerde Cevanşirler ile temasa geçtikleri görülüyor. Gürcü Kralları Yuvan ve Cevanşir zamanında (718 senesini takiben) Hazar hakanı, Cevanşir’in hemşiresi Suzan ile evlenmeye talip olmuş ancak muvafakat cevabı alamayınca savaş çıkmıştır. Yenilen Cevanşir, esir düşmüş ve 7 yıl esaret altında kalmıştır[5].
Görüldüğü üzere Avşarlar özellikle Arran (Karabağ) bölgesini yurt tutarak, Selçuklu fethine kadar burada kalmışlardır. Buradaki Cevanşirler, İlhanlı hükümdarı Hülagu Han zamanında Türkistan’dan Kafkasya ve Anadolu’ya getirilen; Timur zamanında ise Anadolu’dan Karabağ nakledilen Avşarlarla birleşerek bölgede güçlü bir konuma yükseleceklerdir[6]. Cevanşirlerin sonraki devirlerde bölgedeki Otuzikili adlı topluluğa tabi kılındıkları görülüyor[7]. Osmanlı arşiv belgelerinde Cevanşirlerin Karabağ’daki varlığının İslamiyet’ten önceki dönemlere kadar uzandığı açıkça belirtilmektedir[8].

   Azerbaycan’daki Osmanlı-Safevi çekişmesi yüzünden Cevanşirler (Karamanlı, Kazak ve Şemseddinli aşiretleri ile birlikte) Ağcabedi vilayetinde bulunan Arasbar’a göç ettiler. Karabağ, Osmanlılar tarafından fethedilince tekrar yurtlarına döndüler (ki bunlara Dönük denildi) ve Osmanlı Devleti’ne bağlılık bildirdiler. Cevanşirlerin reisi Hüseyin Mirza da bunlar arasındaydı. Ancak Safevi Hükümdarı Şah Abbas’ın Azerbaycan’ı geri alması üzerine Safevi Devleti’ne itaat ettiler. Hüseyin Mirza, kardeşi Ali Han ile hâkimiyet kavgasına girişince 1612 yılında ikisi de öldürülmüş ve Cevanşirlerin başına kul takımından Nevruz Sultan getirilmiştir. Bu olaylardan sonra Cevanşirlerin bir kısmı Osmanlı topraklarına göç etmiştir[9].

   Cesurluğu ile meşhur olan Civanşirler, 1727 yılında Gence vilayetinde perakende olarak dolaşıyordu. Otuzikili ulusuna tabi olan aşiret, birçok kollara ayrılmışlardı. Bu kollar şunlardı: Yağlavend, Behmenli, Dedeli, Demirli, Göçerli, İbadi, Karaburunlu, Karıbend, Keçegözlü, Köymehmet, Mafruzlu, Molla Fazıllı, Namlı, Sabir, Sarıcalı, Seyit Ahmetli, Sofulu, Seyit Mahmutlu, Seyit Mehmetli, Şeyhbabalı, Tamatlı. Aşiretin adını taşıyan Civanşir obası 67 hane nüfusa sahipti[10].

   Osmanlı-İran arasında sürekli el değiştiren Karabağ, Nadir Şah tarafından 1735 yılında Osmanlılardan geri alınmıştır. Karabağ’daki Cevanşir Türkmenlerinin reisi Sarıcalı obasından Ali Bey, Nadir Şah’ın yakın adamları arasındaydı. Ancak bazı fesatçı kişilerin iftiralarıyla gözden düşmüş ve Nadir Şah tarafından Horasan’da bulunan Serahs kentine sürülmüştür. Daha sonra buradan firar eden Ali Bey, Karabağ Dağlarına gelerek bir müddet saklanmış ve Nadir Şah’ın 1747’de ölümünden sonra yörede mücadeleye başlamıştır. Nihayetinde 1748 yılında Karabağ Hanlığı’nı kurmaya muvaffak olmuştur[11].



      Merkezi Şuşa olan Hanlık, kuzeyde Kür ırmağı ve Gence Hanlığı, güneyde Aras nehri, batıda Nahcivan, doğuda ise Kür ve Aras nehirleri arasındaydı. Karabağ Hanlığı uzun yıllar Gürcistan Krallığı, Gence Hanlığı ve İran’daki Kaçar Türk Hanedanı ile savaşmıştır[12]. Bu mücadelelerden dolayı bölgedeki Türk Hanlıklarının oldukça yıpranması üzerine Rusya 1813 yılından itibaren Karabağ’a yerleşmek için çalışmalara başlamıştır. 1828 yılına kadar Rusya ve İran çekişmesine sahne olan Karabağ, 1828 yılında imzalanan Türkmen-Çayı Antlaşması’ndan sonra tamamen Rusların eline geçmiştir[13]. 18. Yüzyıl ortalarında yaşamış olan tarihçi-yazar Mirza Cemal, bu oymaktandı. Tarih-i Ümera-yı Karabağ adlı bir eseri vardır.

   Nadir Şah, Cevanşir Avşarından Emir Han Yağlavend’i Keşmir hâkimi yapmıştır. Nadir Şah’ın ölümünden sonra Emir Han, Keşmir’i 1747-1773 yılları arasında tam 26 yıl bağımsız idare etmiştir. Ancak Afganistan devleti sultanı Timur Han’a yenilerek boyun eğmiştir[14].


   Keşmir Hindistan, Pakistan ve Çin arasında dağlık bir bölgedir. Günümüzde Keşmir’in kuzey bölgesi Pakistan tarafından, güney bölgesi Hindistan’ın kontrolündedir. Aksai denilen Doğu kısmı da Çin işgali altındadır. Keşmir’de halen Türkler yaşamaktadır. Keşmir Türkleri tarih boyunca hep "Türki" olarak tanınmıştır. Halen de bazıları Türki soyadını kullanmaktadır. Genellikle köylerde yaşayan Türklerin bir kısmı da Muzafferabad, Balakot ve Ravlakot kentlerinde yaşamaktadır. Hindistan’ın kontolünde olan Keşmir bölgesinde 300’den fazla Türk köyü olduğu ve baskı altında yaşadıklarını söylenmektedir.
 

   19. Yüzyıl başlarında (1807-1809) İran’da bulunduğu sırada buradaki Türk oymaklarının bir listesini hazırlayan Adrien Dupre, Civanşirlerin cesur bir oymak olduğunu, Azerbaycan’da Şuşa yöresinde yaşadıklarını ve nüfuslarının 6.000 ila 8.000 kişi olduğunu belirtmiştir[15]. Zeki Velidi Togan ise bu sayıyı 12.000 hane olarak vermektedir[16]. Nadir Şah’ın ölümünden sonra bir bölümü Afganistan’a giden aşiret, günümüzde Meşhed, Koçan, Serahs ve Kelat bölgelerinde dağınık halde yaşamaktadır[17]. Bu kentler, İran’ın Razavi Horasan Eyaletine bağlı olup Afganistan sınırına yakın bir bölgededir.

   Cevanşirlerden bazı bölüklerin Ermenistan ve Gürcistan topraklarında da yaşadıklarını biliyoruz. 1727 yılı kayıtlarına göre Revan bölgesinde Cevanşirlerin Behmenli, Dedeli, Göçerli, İbadi, Kara Burunlu, Karıbend, Keçegözlü, Köymehmed, Mafruzlu, Sabir, Seyid Ahmedli, Sofulu, Yağlavend, Tamatlı ve Şeyh Babalı obaları da yaşamaktaydı[18]. 1728 yılında Cevanşir Pehlivanlı adını taşıyan bir oba, Gürcistan’da Tiflis’in Baydar nahiyesinde yaşamaktaydı[19].

   Osmanlı topraklarına göçen Cevanşirlere gelince; onlar, devlet tarafından Danişmedli Türkmenleri grubuna dâhil edilmişlerdir. Danişmentlilerin ilk tahririnde görünmeyen Cevanşirler, 1656 yılında yapılan sayımlarda 131 hane ve 71 mücerred nüfusa sahiptiler. Danişmentli Türkmenlerinin Aydın Evi içinde yer alan Cevanşirler Cihanşahlı, Çürüklü, Ocaklı ve Hacılı adını taşıyan oymaklara ayrılmıştı[20].

   1691-92 yılında Musa, İvaz ve Küçük Yusuf kethüdaların yönetiminde bulunan Civanşirler, Aydın Sancağında yaşıyorlardı. Çevre köylere zarar verdikleri için haklarında tedibleri için emir çıkarılmıştı. 1701 tarihinde Danişmentli Türkmenlerine bağlı diğer boylar gibi Cevanşirlerin de Urla (Burdur’un Yeşilova ilçesi), Geyikler (Afyon’un Dinar ilçesi) ve Çölabat’a (Dinar’ın Haydarlı kasabası) iskânı emredilmiştir. Mera ve otlakların yetersizliği sebebiyle iskâna direnseler de büyük bir kısmı 1708 yılında anılan kazalarda 23 köye kesin olarak yerleştiler[21]. Bu köyler şunlardı: Çölabad’da Babalar, Kolancık, Tokmaklı, Şeyhkadın, Kozluca, Haydarlı, Okçular, Kadılar, Yayalar, Bambol, Sayyad, Horu, Beşir, Edikli, Basrili, Ayaklı ve Halaçlı köyleri; Geyikler kazasında Özçayır köyü; Urla kazasında Ortakça, Kızık, Kızancık, Ortabulancak ve Küçükbulancak köyleri[22].

   İskânı kabul etmeyip bölgeden kaçan bir grup Cevanşir ise 1708 yılında Niğde ve Kayseri civarına gelerek Öyük, Yarlık, Koçak, Çakırağıl, Karacaören ve Millidere köylerine yerleşti[23]. Bu köylerden Karacaören ve Millidere Kayseri’nin Develi ilçesinde bulunuyor. Öyük’ün de Develi’de olduğu ancak günümüze ulaşmadığı anlaşılıyor. Koçak ise Niğde’nin Ulukışla ilçesindedir. Diğer köylerin durumunu tespit edemedim.

   Cevdet Türkay, Cevanşirlerin bu yerlerden başka Halep, Adana, Sandıklı, Dazkırı, Tire, Keçiborlu ve günümüzde Ukrayna’ya bağlı olan Kili ve Akkerman kazalarında yerleştiklerini haber vermektedir[24].

   Yakın zamanlarda bu obadan yetişen en ünlü isim Behbud Han Cevanşir’dir. Behbud Han, 1918 yılında bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ilk içişleri bakanıdır. 1920 yılında Azerbaycan’ın Ruslar tarafından işgali sonrası İstanbul’a gelmiş ve ailesiyle beraber Pera Palas Oteli’ne yerleşmiştir. Bu tarihlerde Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrıldığı için İtilaf devletlerinin baskısı altındadır ve İstanbul’da gayri resmi bir işgal vardır.


   Ermeni meselesinden dolayı dış güçlerin baskısıyla Boğazlıyan kaymakamı Mehmet Kemal Bey 10 Nisan 1919’da ve Urfa mutasarrıfı Nusret Bey 5 Ağustos 1920’de idam edilmiştir. Ermeni teröristler ise Azerbaycan’ın ilk başbakanı Fethali Han Hoyski’yi 19 Haziran 1920’de Tiflis’te, Azerbaycan parlamentosu eski başkan yardımcısı Hasan Bey Ağayev’i 19 Temmuz 1920’de Tiflis’te, Osmanlı devlet adamı Talat Paşa’yı 15 Mart 1921’de Berlin’de şehit etmişlerdi. Behbud Han Cevanşir, kendisine de bir suikast yapılacağı endişesi taşımaktaydı. Maalesef Pera Palas Oteli’nde kalırken 18 Temmuz 1921’de Ermeni terörist Misak Torlakyan tarafından şehit edilmiştir. Terörist yakalanmış ancak İngiliz askeri mahkemesi tarafından zihinsel engelli olduğu gerekçesiyle beraat ettirilmiştir. Asrın davası olarak nitelenen bu olay tarihe Torlakyan Davası olarak geçmiştir[25].

   Behbud Han Cevanşir’in mezartaşına Celal Sahir Erozan’ın O’nun anısına yazdığı şiiri yazılmıştır.
 
Karanlıktan cüret aldı bir sırtlan
Onun pençesinde can verdi bir şîr
Bir yığın kemiktir toprakta kalan
Cennete yükseldi Behbud Cevanşir
 
Yolcu, bu gördüğün bir makber değil
Zulme zebun olan Hakkın heykeli
Geçme, dur, önünde hürmetle eğil
Lanetle an, Hakka saldıran eli
 
Asla uyumasın beyninde kinin
Mukaddes borcundur intikam almak
İstersen yaşasın milletin dinin
Nur ol zulmeti boğ, nâr ol zulmeti yak



[1] Romalılar ve Eski Yunanlıların Albanya, Ortaçağ Arap kaynaklarının Arran, VI. Yüzyılda bölgede hâkim olan Sakaların Arsak dedikleri bölgeye Türk hâkimiyeti ile birlikte Karabağ adı verilmiştir.

[2] Fahrettin Kırzıoğlu; “Aran (Gence-Karabağ)’da Yiğirmidörtlü ile Otuzikilü Adlı Ulusların Oymakları ve Kür-Aras Kürtlerinin Menşei”, VI. TT Kongresi, Ankara 20-26 Ekim 1961, Ankara 1967, s.407

[3] Fahrettin Kırzıoğlu; “Aran (Gence-Karabağ)’da Yiğirmidörtlü ile Otuzikilü Adlı Ulusların Oymakları ve Kür-Aras Kürtlerinin Menşei”, s.408

[4] Cemal Anadol; Hazar Yükselirken, Orkun Yayınları, İstanbul 1992, s.66.

[5] M. İ. Artamonov; Hazar Tarihi, (Rusçadan çeviren D. Ahsen Batur), Selenge Yayınları, İstanbul 2004, s.329

[6] Fahrettin Kırzıoğlu; “Aran (Gence-Karabağ)’da Yiğirmidörtlü ile Otuzikilü Adlı Ulusların Oymakları ve Kür-Aras Kürtlerinin Menşei”, s.408.

[7] Faruk Sümer; Safevi Devleti’nin Kuruluş ve Gelişmesinde Anadolulu Türklerin Rolü, TTK, Ankara 1992, s.99

[8] Osmanlı Devleti İle Azerbaycan Hanlıkları Arasındaki Münasebetler, Başbakanlık Arşivi Yayınları, İstanbul 1992, s.19.

[9] Faruk Sümer; Safevi Devletinin Kuruluşu..., TTK, Ankara 1992, s.199-200

[10] Ali Sinan Bilgili; “Azerbaycan Türkmenleri Tarihi”, s.27, 28, 34, 35

[11] Mirza Cemal Cavanşir Karabaği; Karabağ Tarihi, Çev. Muhammet Kemaloğlu, Hikmet Yurdu, Yıl: 7, C: 7, Sayı: 14, Temmuz – Aralık, 2014/2, s.214-216

[12] Kerim Oder, Azerbaycan, Boğaziçi, İstanbul 1982, s.71

[13] Başbakanlık Arşivleri Komisyonu; a.g.e. , s.21

[14] E.Ç.Ferecov; “Cavanşir Eli”, Soy Dergisi, Bakı 2004, s.31

[15] Adrien Dupre; Voyage En Perse II, Paris 1819, s. 456, 463

[16] Zeki Velidi Togan; “Azerbaycan”, s.93

[17] Tufan Gündüz; XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Danişmendli Türkmenleri, s.94

[18] Ali Sinan Bilgili; “Azerbaycan Türkmenleri Tarihi”, s.25-27, 30, 32, 35, 38, 39. Burada adı geçen bazı obaların Avşar olduğu hakkında Yusuf Halaçoğlu’nun Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar adlı eserine müracaat edilebilir.

[19] Ali Sinan Bilgili; “Azerbaycan Türkmenleri Tarihi”, s. 28, 29.

[20] Tufan Gündüz; XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Danişmendli Türkmenleri, s.94

[21] A. Refik Altınay, s.103, 104, 124, 128, 130. Cengiz Orhonlu, Aşiretlerin İskânı, s.73-75. Yusuf Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s.59, 60, 81-83. Tufan Gündüz; XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Danişmendli Türkmenleri, s.95

[22] Cengiz Orhonlu, Aşiretlerin İskânı, s.73-75. A. Refik Altınay, s.124, 128, 130. Yusuf Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s.59-60, 81-83. Tufan Gündüz; XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Danişmendli Türkmenleri, s.95

[23] A. Refik Altınay, Anadolu’da Türk Aşiretleri, Enderun, İstanbul 1989, s.156, 183. Yusuf Halaçoğlu, İskân Siyaseti, s.63

[24] Cevdet Türkay, s.26, 278-9

[25] Bu konuda yazılmış iki eser vardır. Ahmet Cemalettin (Saraçoğlu), Torlakyan Davası: Behbud Han Cavanşir’in Katli, YOM Yayınları, Bakı 2007. Murat Çulcu, Ermeni Entrikalarının Perde Arkası / Torlakyan Davası, Kastaş Yayınları, İstanbul 1990.

KİTAPLAR
MAKALELER
ŞAİRLER