Cumhuriyetden evvel ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Binboğa ve Hınzır dağlarının sarp tepelerinde mağaralarda yaşayan eşkiya eksik olmazdı. Ölenlerin ve yakalananların yerini daha da azılı katiller alırdı. Bunlardan biri de Sarız’ın Yalak Köyünden adı ile özleşen Eşkiya Ömer ve arkadaşları türemişti. O Yörelerden geçen insanları ayaklarındaki ayakkabılar için dahi gözlerini kırpmadan öldürür, ölülerini bir kayanın arkasına atarlardı. Para karşılığında birinin hasmını öldürmekten hiç çekinmezlerdi. Köylerden güzel kız ve gelinleri dağa kaçırır heveslerini aldıktan sonra onları da öldürürlerdi. Böyle bir zamanda, Eşkiya Ömer, Sarız’ın Çörekdere köyünde bulunan. Uzaktan da akrabası olan çok sevdiği arkadaşı Abdurrahman’ı bir kış günü ziyarete geldi. Ömer’e ikramda kusur etmediler. Üç gün aradan geçtiği halde Ömer gitmek bilmediği gibi içerden de dışarı çıkmadı. Abdurhaman’ın kız kardeşi Selvinaz’dan da gözlerini ayırmadı. Selvinaz, Ömer’in bakışlarından rahatsız olup, evden gidince de Ömer gitmek zorunda kaldı.
Ömer kendisini yolcu etmeye gelen Abdurrahman’a köyden çıktıktan sonra, “Sana bir şey söylemek istiyorum” dedi.
“Buyur söyle?”
“Ben senin kız kardeşin Selvinaz’ı istiyorum. Buna anan baban ne derler acaba?”
Abdurhaman: “Ben bilemem” dedi.
Ömer; Abdurhaman’a “Görüşürüz” diyerek vedalaşarak oradan uzaklaşıp gitti.
Ömer dağa gidip arkadaşlarının yanına vardı. Selvinaz’ın hayali hiç gözünün önünden gitmedi. Gün geçtikçe dayanılmayan bir sevdaya dönüştü. Mutlaka Selvinaz’a sahip olmak istiyordu. Ama nasıl? Düşündü danıştı karar verdi. Bir name (1) yazıp, arkadaşlarının biri ile Selvinaz’ın babasına gönderdi.
Name de hal hatır sorulduktan sonra şöyle diyordu. “Kızınızı bana kendi gönül rızalığınızla vermezseniz… Evinizi basar zorla çeker çıkarırım. Bu da size ar olur. İyisi mi bu teklifime evet diyin. Bu nameyi getiren arkadaşla cevabınızı bekliyorum. Baki selamlar.”
Nameyi getiren, eşkiya ile buyursun gelsin diye haber gönderdiler. Haberci gittikten sonra Selvinaz’ın babası amcaları, dayıları bir araya toplanıp ne yapabileceklerini, kızı verip vermeyecekleri, hakkında karara vardılar.
Varılan karar: Eşkıya Ömer’e kız vermektense, bu beladan kurtulmak için. Ömer’in öldürülmesi en uygun yol olduğudur.
Ömer cesur, atik ve güçlü biriydi. Onu öldürebilmek için hatasız çok iyi bir düzen kurulmalı faka (2) düşürülmeliydi.
Öldürme düzenini aynen şöyle hazırladılar. O devir de dağ köylerinde kahve, çay ve şeker her evde bulunmaz, her misafire de ikram edilmezdi. Bunun için de en kıymetli mal olarak, kilitli sandıklar da saklanırdı. Ömer gelecek, altına döşek serilecek, arkasına iki yastık konulacak, Ömer de yastıklara yaslanacak, Ömer’in yaslandığı yastığın arkasında süslü sandık, sandığın içinde ağzı yeni bilenmiş, bir balta bulunacak. Ömer’e kahve yapılması söylenecek. Kahve sandıkta olduğundan dolayı Abduhraman kahve çıkarmak için Ömer’in yaslandığı sandığı açacak kahve yerine baltayı çıkartıp. Ömer’in boynunu düşürecek. Böylece de Ömer hiç beklemediği kendi sonunu getirmiş olacak. Aynen böyle düşünüldü.
Ömer, bir eşkiya arkadaşıyla birlikte akşamüzeri geldi. Düzen eksiksiz uygulandı. Ömer öldürüldükten sonra Selvinaz’ın babası: Ömer’in arkadaşını göstererek, “Bu da Ömer’in arkadaşı, bu adamı serbest bırakırsak dağda bulunan arkadaşları ile gelir, Ömer’in intikamını bizden alırlar. Onun için bu katil eşkiyayı da öldürün” dedi. Abdurrahman elinde bulunan kanlı baltayı eşkiyanın bir omzuna iki de boynuna vurarak bu olayda hiç kabahati olmayan suçsuz birini öldürdüler.
Bu cinayetten sadece iki ay hapis yatıp çıktılar. Ömer’in naaşını Jandarma Pınarbaşı'na götürdü halka göstermek için. Ömer şimdi eşkiya idi ama çocukluktan büyük adam oluncaya kadar anasının babasının yiğit oğulları idi. Anası oğlunun ölümüne dayanamayıp ardından aşağıdaki uzun ağdı yaktı.
Aman Ömer’im, Ömer’im
Seni Mevla’dan umarım
Kapıyı açık koyar da
Sabahaça ben önerim
Kele Eşe, kele Eşe
Tekerim dayandı taşa
Ömer’imi öldürürlerken
Sende mi ettin temaşa
Deli Ömer’im ölüncegiz
Şu öfkeyi (3) yaslamışlar
Bu yiğit burada yoktur
Binboğada beslemişler
Çadırdan dışarı atmışlar
Üstüne palaz örtmüşler
Anası geliyor diye
Aziziye’ye sevk etmişler
Çok sevdiğim Abdurrahman
Yedirir ballı böreği
Yaran keşifler söylemiş
Çatal oğlumun yüreği
Ömer’im avdan geliyor
Boğazında olta ilen
Gitme diye çok yalvardım
Öldürürler balta ilen
Ne toprağa yatırmışsın
Ne beşiğe belemişsin
Ömer eşkiya olsun diye
Haktan dilek dilemişsin
Kapıda tüfek sıkıldı
Oğlum içeri dıkıldı (4)
Balta ile vurulunca
Ömer dağ gibi yıkıldı
Takaklıdan işlik diktim
Enli döşe dar geliyor
Balta ile öldürmüşler
Namusuma ar geliyor
Burada eşkiya eğlenmez
İn yaylanın dolağına
Namusuma ar geliyor
Balta oturmuş kürağına (5)
Gadanı (6) alayım Eşe
Tekerim dayandı taşa
Balta ile öldürmüşler
Kan bulaşmış, çatık kaşa
Ömer’i gören, olsun hayran
Çık yüceye, eyle seyran
Ömer’im benim olursa
Ellerden içerim ayran