ZİYA BEY’İN AĞIDI
Pazarören’in Sıradan Köyünde Nuri Bey’in oğlu Ziya Bey, amcası Rıza Beyin kızı Gül Hanım’a âşık oldu. Nuri Bey Gül Hanım’ı babasından, oğlu Ziya Bey’e istedi. Rıza Bey, kattiyen kızını Ziya Bey’e vermeyeceğini söyledi. Avşar da ne kadar ünlü şanlı bey hatırı sayılır kişiler varsa, Rıza Bey’e giderek kızını yeğeni Ziya Bey’e vermesini rica, minnet istediler. Rıza Bey Nuh dedi, Peygamber demedi. Kızımı kendi rızamla güneş tersten doğsa vermem dedi. Aradan iki yıl geçtiği halde, Rıza Bey yumuşamadı. İki genç, aralarında anlaşarak kaçtılar. İki ay başka köylerde kalarak, kendi evlerine geldiler
Rıza Bey’e tekrar aracılar gitti. Barışıp Ziya Bey’i ve Gül Hanım’ı affetmesi için. Rıza Bey, barışmadığı gibi gidip Jandarmaya şikâyet etti. Yaşı küçük kızımı Ziya Bey kaçırdı diye. Pazarören Karakolundan dört jandarma geldi. Ziya Bey’i ve Gül Hanım’ı alıp kasabaya götürmek için kapıya gelerek, Ziya Bey’in teslim olmasını söylediler. Ziya Bey, kapıyı arkasından kilitleyerek, ölmedikten sonra jandarmaya teslim olmayacağını söyledi. Akşam olup karanlık kavuşunca, Ziya Bey ahırlarının penceresinden çıkarak kaçmak istedi. Jandarmalar evin etrafında nöbet bekliyorlardı. Jandarma erlerinden biri “Dur Ziya Bey teslim ol” diye bağırdı. Ziya Bey teslim olmayarak kaçmaya devam etti. Jandarma arkasından ateş etti. Kurşun varıp Ziya Bey’in kafasına saplandı. Kışın çok şiddetli olduğu bir zamandı. Karın üstüne düştü, kar kana bulandı. Ziya Bey, oracıkta öldü. Ziya Bey’i, mezara koyup, mezarın yanına bir düşüt yaptılar. (Ziya Bey’in öldüğü yere dört köşeli taş örme yaptılar.)
Olaydan altı ay sonra, Hükümet tabibi geldi. Ziya Bey’i Mezardan çıkardılar. Kafasını ikiye keserek kurşun aradılar, beynin içinde elle kurşunu bulamadılar. Kafayı boynundan ayırıp, kara bir kazanda kaynattılar. O zaman kurşun bulundu. Kafayı da bedeni ile tekrar toprağa verdiler. Bu aile gerçek Avşar Beylerindendir. Ziya Bey’in Paşalı Köyünden arkadaşı Hüseyin Kavraal aşağıdaki ağdı yakarak, Ziya Bey’i ölümsüzleştirdi. Hüseyin Kavraal Dersim Harbinden üstteğmen rütbesi ile gelmiş ve daha sonra Pazarören’in ilk nahiye müdürü olmuştur. Bu öyküyü yazan ben Kadılı Köyünden Yılmaz Ilık, ağıdı söyleyen, Hüseyin Kavraal’ın anadan torunuyum.
Dudu Bacı ne oldu size
Kara haber geldi bize
Ziya Bey’im can veriyor
Kar üstünde yüze yüze
Bölük, bölük tarlaların
İçi naneli bucağım (1)
Bir kız için Bey mi ölür
Yandı da battı ocağın
Tahtadan tabut çatmışlar
Onu içine atmışlar
Yatağın da kara toprak
Bey’im seni aldatmışlar
Cumhuriyet ferman salmış
Jandarmalar teslim almış
Ziya Bey’im vurulunca
Müdür Bey başına gelmiş
Sen Nuri Bey’in oğlusun
Elde hatırın sayılır
Şu Saçlının Çayırında
Sekili Atın yayılır
Kavraal oğlunun sözleri
Acındırdı mı ola sizleri
Bir ocağa sebep oldu
Rıza Bey’in kızları
Ava gider, elde doğan
Odaları çifte tavan
Ayan olsun, Ziya Bey’im
Yeni dağılacak yuvan
Değen kurşun ok mu idi
Bir kız sana çok mu idi
Kar üstünde can veriyor
Sanki odan yok mu idi
Kafasından kurşun değmiş
Kaçarken boynunu eğmiş
Ünü büyük Ziya Bey’im
Keşifler ölüsünü beğenmiş
Aşıt bizim eller aşıt
Takım giyer çeşit çeşit
Hangisine ben yanayım
Arka mezar önü düşüt
Atı nalbantta nallanır
Kendi çarşıda sallanır
Ünü büyük Ziya Bey’im
Avşar elinde dillenir
Kavraal’ın bu sözleri
Hayran etmesin sizleri
Yalnız köyünü değil
Ziya yaktı, hep bizleri
Ayni öykünün devamı kız kardeşi tarafından söylenen bölüm.
Gaal, gaal (2) öten gazlar
Ilıyarak gelen yazlar
Toplanın ırmağa gidek
Ziya’nın emsali kızlar
Kır atın alır yarışı
Gelir yılışı, yılışı
Kellesini kaynatmışlar
Düşman gülüşü, gülüşü
İnce Ziya babamoğlu
Yediği kurşunlar yağlı
Beni yoklamaya gelir
Kır atının kuyruğu bağlı
Evlerinin önü ekin
Yekin sarı aslanım yekin
Ağlamaya ar ediyorum
Düşmanların evi yakın
Yoncalığa girdi koyun
Emmilerim etti oyun
Kalk gardaşım eve gidek
Kanlı elbiseni soyun
Güvercinler çıkar burca
Ziya mı komuşlar uca
Su selası (3) verdimi ola
Ziya Bey’i yuyan hoca
Bacısının adı Emiş
Saatının kordonu gümüş
Oğlu ölesice Müdür
İp dakın da sürün demiş