3 - KIRMIZI YAĞLIKLI KIZ ÇOCUĞU
KIRMIZI YAĞLIKLI KIZ ÇOCUĞU
(Kırmızı Başlıklı Kız'ın Avşar Versiyonu)
Zamanın behrinde bir gız çocuğu varımış. Anası köye gelen çerçiden bir gırmızı yağlığınan bir gırmızı entari almış. Gız çocuğu, gırmızı yağlığınan gırmızı entarisini çok sever imiş. Allah’ın gününe erinmez, osanmaz, giyerimiş entarinen yağlığı. Onun uçu oba bu gız çocuğuna “gırmızı yağlıklı gız çocuğu” demiş. Lakabı; “Gırmızı yağlıklı gız çocuğu” galmış.
Bir gün “gırmızı yağlıklı gııız” dee çığırmış anası.”Ekmeğin arkasına iki yağlı çörek çarptıydım, gadasını aldığım. Durma, haydi tandırdan al gel, çıkılayım da ebene götür. Zavallı yesin sıcak sıcak... Şar şaapaz get gel.”
Gırmızı yağlıklı gız çocuğu da bağlamış yağlığını, entarisini de geymiş. Anasının çıkıladığı azık çıkınını da almış. Düşmüş yola…
“Yavrıım davşan ormanının içinden, Cini mağaranın önünden var. Çallı Punar’dan bir su doldur. Eğlenme Ebe’n sıcağan arnında bostan bekliyor. Acıktı zahar avratcağaz..”
“Olur, eğlenmem ana!” demiş, Gırmızı Yağlıklı Gız Çocuğu.
Meşelikten geçerken çalıların arkasından bir hışırtı duymuş. İki üç adım atmış atmamış, danadan böyük, attan güççük, boz tüylü bir canavarınan hapa hap olmuş. Gırmızı Yağlıklı Gız Çocuğu elindeğa azzık çıkınını düşüre yazmış korkudan. Gözleri de cıncık gibi göm gööö imiş gâvurun…
“Uğurlar olsun hatın, nereye gediyon böyle” demiş, Canavar.
“Ebeme gediyom.” Demiş Gırmızı Yağlıklı Gız Çocuğu. “Anam çörek çarptı da. Çallı Punar’dan da soğok su doldurucüüm… Ebem bostan bekliyor Gayaltı’nda, ona götürüyom. Haa… adım da “hatın” değal; Gırmızı Yağlıklı Gız “ demiş.
“Gusura galma bilemedim kölesi olduğum. Öyle ise sen suyu dolduranaça, ben önden varıyım da haber ediyim ebene. Yazzık avratçağıza ağ pürçayinen… Bi başına bostan bekliyor. Sende avara olma tez gel emi”
Canavar savuşuvermiş. Gızı orada yemeye kalksa, bir yolcuya, avcıya denk gelirim dee düşünmüş.
Gırmızı Yağlıklı Gız Çocuğu, papaççe toplayım, kebeleklerin ardına gediyim, guş sesi dineyim diyeneçe canavar çoktan varmış ebesinin yanına.
Gızın ebesi yeleğini, atkısını, dala asmış. Söğüdün gölgesinde otururumuş. Canavar uğrun uğrun yanaşmış. Çalıları hışırdatmış mahsus ki beni duysun deee...
“Kim var orada” dee seslenmiş avratcağaz.
Canavar sesini inceltmiş” Ebe benim, Gırmızı Yağlıklı Gız. Anam sana azzık savdı” demiş.”
“ooooyh! ebesi gurban olsun onu yardana. Çalının arkasında durma ayağana tiken batar, gadasını aldığım. Yanıma gel” demiş.
Canavar bir sıçıramış çalının arkasından, gızın ebesini hap yutar gibi çiynemeden yutmuş bir solukta… Avratcağızın yeleğini de daldan almış giymiş. Atkıynan da başını, gözünü eyice bürümüş, kuyruğunu da kıvırmış bostanın içine yatmış. Aradan iki bilemedin üç dakka geçmiş geçmemiş Gırmızı Yağlıklı Gız çıkagelmiş. Yoldan çığırmış:
“Ebeee… Ebeee sana azık getirdim “
Sesini inceltmiş canavar “Bostanın içindeyem yavrım. Elindeğaleri söğüdün altına goy da yanıma gel hele”
Gırmızı Yağlıklı Gız hevtiklenmiş; “Bu ses ebemin sesine benzemiyor ya hayarlısı. Hastalandı m’ola“ dee düşünmüş. Elindeğaleri söğüdün altına goymuş uuscadan. Hemen yanına varmamış. Şüphelenmiş ya gavurdan…. Bakmış ki ebesi beriden öte...
“Abari kolların nağadara böyük ebe ?”
“Bire golum gopsun… Bostan gazmalamaktan golluk hayarımı galdı sündü getti” demiş canavar.
“Abari gulakların nağadar gıllı ebe?”
“Gocadım gayri, insan gocarsa gulağanda gıl biter tülü gızım “ demiş, Canavar.
“Gözlerinde halbır gibi açılmış ebe “
“Gözüm çıksın görmez oldu soyka onun uçu ayırıyom böyle halbır gibi ”demiş, Canavar.
“Abari dişlerinde nağadar sivri ebeee”
“Tah nerdeee… Benim ağzımda diş mi galdı, hepi döküldü. Agan dakma diş yaptırdıydı. Toktur da böyle araya verdi dişlerimi. Ağzımın içi şakır şakır daşlı tarla gibi. Ne yediğimden bir dat alıyom, nede içtiğimden. İstersen gel de yakından bak” demiş, Canavar.
Gırmızı Yağlıklı Gız çocuğu yaklaşınca, canavar sırtından yeleği çıkarmış kürelemiş… Başından atkıyı sıyırmış, yere çalmış… Gızcağız “gık” diyemeden onu da yutmuş hap yutar gibi çeynemeden. Garnı doymuşya canavarın, uyuya galmış. Hem ebesini, hem gızı yutunca töhmelemiş gâvur, sığlaşamazımış… Canavar öyle bir horlamaya başlamış ki Artmak’tan duyulur sesi…
O sırada Ali Ede Guruçay’dan ağrı Unsuz’a kök yarmaya gidermiş… Horultuyu duyunca gelmiş bakmış ki canavar bostanda zayakıl getmiş, dal aykırı yatıyor. “Hele gavura hele” dee zavurlamış, amma canavarın uyanacağı yok. Vurmuş gafasına paltanın sapıynan. Gırmızı Yağlıklı Gızı da ebesini de canavarın garnından çıkartmış. Hep barabar Gırmızı Yağlıklı Gız Çocuğunun getirdiği çörekleri yemişler. Ali Ede yoluna devam etmiş Unsuz’ a doğru. Gırmızı Yağlıklı Gız Çocuğu, ebesine söz vermiş “bir daha töbeler töbesi canavarın lafına aldanırsam” dee… Köye dönerken bakmışlar ki Davşan Ormanı eski şen günlerine geri dönük, davşanlar cirit atıyor…
(Yazarı Kadir Günal'a teşekkürlerimizle)