GENEL BİLGİ
Avşar Kadınları Ağıtlarını genellikle irticalen, kimi zaman bir ölünün ardından, kimi zaman gurbete giden veya askere giden kocasının - oğlunun ardından, kimi zaman bir armut ağacına kimi zamanda gelin giden kıza ‘’Kına Ağıdı’’ olarak ayrılık, hasret türküsü olarak yakarlar. Gün olur sel, deprem, heyelan, yıldırım, yangın gibi doğal yıkımların, seferberlik, savaş, kıtlık, İskân, aşiret kavgası gibi toplumsal büyük acıların ardından, kimi zaman “ecelsiz ölenlerin”, “ölmeden mezara konulanların” acılarını dile getiren ezgisel halk türküleri olarak yakarlar.
Ağıt söylemeye ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denir.
Ağıt söyleyenlerinin değil, kimin için söylenmiş ise onun adı ile bilinir.
Her ağıdın bir de öyküsü vardır. Geçmişte yaşanılanların izlerini günümüze getirir. Bazen devletin kayıtlarında dahi rastlanılmayan tarihi bir olay, bazen doğal afetleri gün yüzüne çıkartır.
Ağıtçıların yaranma ve dalkavukluk yapma gayretleri yoktur. Gördüklerini ve hissettiklerini özgürce anlatırlar. Ağıtçı ölüsüne ağlamaktadır. Ona dokunulmaz. Ağıtçı çaresizliğine ve ölüme isyan etmektedir. Coşku içende ağlayan ağıtçı da bir Tanrı’ya, bir de ölüye saygı vardır.
Ağıt yakma geleneğine birçok toplumun geçmişinde rastlanılsa da Avşar Türkmenlerinde halen canlı bir şekilde yaşatılmaktadır.
Avşar Ağıtları, Avşar Türkmenlerinin en belirgin sözlü edebiyat ürünleridir. Ağıtlarda yaratıcılığın yanı sıra “Hota emmim hota” gibi kalıp ifadeler de vardır. Avşar Ağıtlarının büyük çoğunluğu dörtlükler halinde ve 8 heceli olarak yakılan ezgisel türkülerdir. Nadiren beşlik, yine nadiren 7 heceli ve 10 heceli olarak yakılan ağıtlarda vardır. Avşar Ağıtlarında yalın bir halk Türkçesi kullanılır. Avşar Ağıtlarında Kafiye (uyak) olarak aaba, baba, baca, abcb, aaab kalıplarına çok rastlanır. İlk dizenin kimi zaman ilk iki dizenin ağıdın konusu ile uzaktan yakından hiçbir anlam ilişkisi yoktur; bu dizelerin tek işlevi dörtlüğü doldurmak ve uyağı haber vermektir.
Erkeklerin söylediği ağıtlar varsa da Avşar Ağıtlarının çoğunu okuryazar olmayan Ağıtçı Avşar Kadınları, anaları, kızları, bacıları ve gelinleri yakmıştır. En güçlü yazarların, şairlerin söyleyemediğini ağıtçı bir çırpıda söyler.
Konargöçer kapalı bir toplum olan Avşarların başka toplumlarla kültür alışverişi çok azdır.
AĞIT YAKILMASI:
Birisi öldüğü zaman, camide sela verilir, eşe-dosta, akrabalara, komşulara, çevre köylere duyurulur. Haberi alanlar ölü evinde toplanır. Ölü, evin en büyük odasına yatırılır. Ayak parmakları ve çenesi bağlanır, üzeri örtülür. Kadınlar ölünün etrafında toplanırlar. Ölenin yakınlarından biri (annesi, bacısı, eşi, teyzesi, bibisi…) ölen kişinin soykalarından (giysilerinden) birini eline alır ve ağıt yakmaya başlar. Dörtlük bitene kadar bütün kadınlar ağıtçıyı dinler. Dörtlük bitince bütün kadınlar hep birlikte höykürürler (Yüksek sesle ağlaşırlar). Bu esnada bazı kadınların yüzlerini tırnakladıkları, dizlerini dövdükleri veya saçlarını yoldukları gözlenir. Yaslı bazı kadınların da elbiselerini ters giydiklerine rastlanır. Çevredeki kadınlar Ağıt yakan kadının söylediklerini ezberlerler. Bu durum ağıtın bitmesine kadar devam eder. Ağıtcı Kadın ağıdı bitirince, elindeki giysiyi bir başka kadının kucağına atar. Böylece ölünün giysisi ağıtlar söylenerek elden ele dolaşır.
Avşarlarda yas kocamaz. Günlerce, aylarca ölü evi taziye için gelenlerle dolar taşar. Geçmişte ölü evinde ateş yanmazdı. Yani başsağlığı için gelenlerin yemesini, içmesini, misafir edilmesini komşular ve akrabalar bir organizeye gerek kalmadan hallederlerdi. Maalesef bu gelenek geçmişte tatlı bir hatıra olarak yerini kıymalı pideye bırakmıştır.
Not: Ülkemizde bu güne kadar derlemeler ağıtların hikâyelerini ve sözlerinin bir araya getirilip şiirsel bir yapıyla kitaplaştırma şeklinde yapılmıştır. Bilemiyorum bu derlemeler kaset ve CD olarak derlemeciler de var mıdır? Bu ağıtların havasını öğrenebilmek acısından çok önemlidir.
Yıllarca Dadaloğlu Şiirleri diye birbirine benzer birçok kitap gördüm. Ama Dadaloğlu bir halk ozanıdır ve söylediği türkü ve bozlakların ezgisi vardır. Şiir olarak derlenen türkü ve ağıtların müzikal hiçbir değeri yoktur.
Bundan sonra ki çalışmalarımda ezgisi olan ve notaya alınmış halay, türkülü halay, türkü, ağıt, vb. kültür ürünlerimizi yayınlayacağım.