AYLARA
Şimdi söyleyelim on iki aya
Garakış da karı yağar dünyanın
Yüce dağlar boz dumanı sarınca
Yüzü azgın olur yalan dünyanın
Zemheride ayazınan çıkınca
Şubatta da garbi yeli esince
Hele birde mart dokuzu çıkınca
Hemen yazı gelir yalan dünyanın
Nisanda ağaçlar çiçek açınca
Mayıs da da el yaylaya göçünce
Aşiret de çadırını açınca
Şenelir dağları yalan dünyanın
Haziranda yanan otlar biçilir
Durulmaz yayladan geri göçülür
Temmuzda da galan ekin biçilir
Yazı biraz yaban olur dünyanın
Ortalık soğuyup da kuyruk doğunca
Eylül deyip Ekim ayı çıkınca
Son güzde de boz gıranı yağınca
Her tarafı donar yalan dünyanın
Aman ne dumanlı Erciyes başı
Karından görünmez toprağı taşı
Başlar hep dağların boranı kışı
On birinci aylar doğduktan keri
Yüce dağ başında töbe durulmaz
Borandan kışdan yanına varılmaz
Dağlar hiç kimseyi misafir almaz
Garagış zemheri doğduktan keri
Aşık Battal saydı oniki ayı
Zahmarının soğuk olur suları
Adem peygamberden insan soyları
Sur düdüğün bekler sonu dünyanın
Garakış: Karakış, Kışın ilk ayları.
Boz: 1. Açık toprak rengi. 2. Kül rengi, gri. 3. Sarışın
Zemheri: Kara kış.
Ayaz: 1. Duru, sakin havada çıkan kuru soğuk. 2. Çok soğuk hava.
Garbi: Batı rüzgârı. Batıdan esen ılık yel.
Mart dokuzu: Bahar mevsiminin başlangıcı. Gregoryen takvimine göre martın üçüncü haftasında görülen bir fırtına.
Şenelmek: Boş bir yer, insanların yerleşmesiyle yurt durumuna gelmek, meskûn olmak.
Galan: Artık.
Kuyruk: Güzün doğan bir yıldız.
Güzün: sonbahar.
Son güz: Sonbaharın son günleri.
Boz gıranı: Bozaran otların üzerine düşen kırağı.
Boran: 1. Sis, duman. 2. Şiddetli kar, fırtına, kasırga. 3. Şiddetli yağmur, sağanak. Rüzgâr, şimşek ve gök gürültüsü ile ortaya çıkan sağanak yağışlı hava olayı.
Keri: 1. Sonra, geri. 2. ötürü, dolayı.